İcra Ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7445 Sayılı Kanun (“7445 Sayılı Kanun”) 05.04.2023 tarihli ve 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu bilgi notumuzun konusunu 7445 Sayılı Kanun ile icra işlemlerinde ve arabuluculuk kurumunun uygulama alanlarında yapılan değişiklikler ve eklemeler oluşturmakta olup diğer değişiklikler incelememiz kapsamına alınmamıştır.
I. İCRA İŞLEMLERİ AÇISINDAN DÜZENLEMELER
A. İcra İflas Kanunu’na Eklenen “Konutta Haciz” Başlıklı Madde ile Konutta Haczin Yapılması Prensip Olarak Mahkeme Kararına Bağlanmıştır:
09/06/1932 tarih ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”)'nın 79. maddesinden sonra gelmek üzere 79/A numaralı hükmü olarak eklenen düzenlemeyle konutta gerçekleştirilecek haczin yapılmasında borçlu lehine bazı düzenlemeler getirilmiş, genel anlamda konutta haciz mahkeme kararına bağlanmıştır:
"İcra müdürü, haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunu tespit ederse, bu yerde haciz yapılmasına karar verir ve bu kararı derhal icra mahkemesinin onayına sunar.
Mahkeme, dosyanın tevdi edildiği tarihten itibaren en geç üç gün içinde dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunun anlaşılması halinde kararın onaylanmasına kesin olarak karar verir. Bu kararın icra dairesine bildirilmesi üzerine haciz işlemleri yapılır. Haciz yapılması talep edilen yerin konut olmadığının anlaşılması halinde ise mahkeme, konutta haciz yapılmasına dair kararı kesin olarak kaldırır. Bu kararın icra dairesine bildirilmesi üzerine icra müdürü, mevcut haciz talebi hakkında yeniden karar verir.
Mahkemenin onaylama kararı üzerine hacze gidilen yerin konut olmadığının anlaşılması halinde hacze devam olunur. Ancak konut olmadığı kabul edilen bir yerle ilgili verilen haciz kararı üzerine yapılan haciz işlemi sırasında, bu yerin konut olduğu anlaşılır ve borçlu da haczin yapılmasına rıza göstermez ise haciz işlemine son verilir ve müteakip işlemler hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır.
İhtiyati haciz hakkında, bu madde hükmü uygulanmaz.”
Söz konusu hüküm uyarınca konutlarda ancak hakim kararı ile haciz işleminin yapılması sağlanmış olup icra müdürünün verdiği haciz kararı da ancak İcra Mahkemesinde onaylandıktan sonra geçerli hale geleceğinden borçlunun malvarlığının haksız şekilde haczinin engellenmesi amaçlanmaktadır.
B. Haczi Caiz Olmayan Malların Kapsamı İİK'nın 82. maddesinde Genişletilmiştir:
Getirilen yeni düzenleme ile, İİK'nın 82. maddesi kapsamında "haczi caiz olmayan mallar ve haklar" kapsamındaki malların kapsamı genişletilmiştir. Söz konusu maddenin 1. fıkrasının 3. bendindeki değişiklik;
" 2004 sayılı Kanunun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan “bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri” ibaresi “bireylerine ait kişisel eşya ile ailenin ortak kullanımına hizmet eden tüm ev eşyası” şeklinde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasında yer alan “3,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır." şeklindedir.
Maddenin 1. fıkrasının 3. bendindeki değişiklik uyarınca "lüzumlu" ev eşyaları şeklinde bir ayrım yapılmadan, ortak kullanıma hizmet eden veya kişisel nitelikteki eşyaların hiçbirinin haczedilememesi sağlanarak borçlu lehine bir değişiklik öngörülmüştür. Buna ek olarak, aynı hükmün ikinci fıkrasındaki değişiklik uyarınca haczi caiz olmayan kişisel eşyalara ek bir koruma daha sağlanmış ve bu eşyaların, "haciz konusu borcun kaynağını" oluşturduğu hallerde dahi haczedilmeyeceği belirtilmiştir.
C. Taşkın Haczin Önüne Geçilmesi İçin Yapılan Düzenlemeler:
Getirilen yeni düzenleme ile İİK'nın 85. maddesinde gidilen değişiklik çerçevesinde; "2004 sayılı Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'haczolunur' ibaresi 'haczolunur; ancak bu miktarı aşacak şekilde haciz yapılamaz.' şeklinde değiştirilmiştir."
düzenlemesi getirilerek taşkın haczin yapılamayacağı daha kesin bir biçimde ifade edilmiştir. Söz konusu düzenleme öncesinde haczin "alacağa yetecek miktar"la sınırlı olduğu belirtilmişse de mevcut düzenlemenin lafzı uygulamada istenilen sonuçları vermemiş ve icra memurlarının alacaktan fazlasını haczetmesi engellenememiştir. Taşkın haczi daha açık bir dille yasaklayan bu değişiklik ile icra memurlarının değerleme yaparken takdir yetkisini borçlu lehine kullanmalarının sağlanması amaçlanmış, borçluyu koruyucu bir hüküm getirilmiş bulunmaktadır.
D. Muhafazasına Gerek Kalmayan Malların Tasfiyesine Dair Yeni Bir Düzenleme:
İİK'nın "ihtiyati haczin kalkması gibi sebeplerle artık muhafazasına gerek kalmayan malların sahibince geri alınabileceğini, geri alınmazsa açık artırma suretiyle satışa çıkarılmasını ve satıştan elde edilen paranın muhafaza ve satış için katlanılan masraflar düştükten sonra hak sahiplerine ödenmesini" öngören 88. maddesinin devamına ek olarak getirilen m.88/A ile; muhafaza işleminin dayanağı olan haciz kalkmış olup da yedieminde bulunan malların tasfiyesine ilişkin usul ve esaslar daha kapsamlı düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme uyarınca;
"Muhafaza işleminin dayanağı olan haciz kalkmış olup da yedieminde bulunan mallar, takibin yapıldığı yer icra dairesince bu madde uyarınca resen tasfiye edilir.
Tasfiye edilecek mallara ilişkin bilgiler, icra dairesince Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde duyurulur.
İcra dairesi, borçluya tebligat çıkararak tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde tarifeye göre belirlenen yedieminlik ücretini ödemek suretiyle malı teslim alabileceğini, aksi halde müteakip fıkralar uyarınca malın tasfiye edileceğini ihtar eder.
Borçlunun malı teslim almaması halinde icra dairesi, rehin hakkı sahibine tebligat çıkararak tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde rehinden kaynaklanan haklarını kullanabileceğini ve bu durumu icra dairesine bildirmesi gerektiğini, aksi halde müteakip fıkralar uyarınca malın tasfiye edileceğini ihtar eder.
Sicile kayıtlı mallar bakımından, malın borçlu tarafından teslim alınmaması veya rehinden kaynaklı hakkın kullanılmaması halinde icra dairesi, malın daha önce satışa çıkarılmamış olması kaydıyla, kanunun elektronik ortamda açık artırma suretiyle satışa ilişkin hükümleri uyarınca resen satışını yapar.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca malın tasfiye edilememesi halinde icra dairesi, derhal yediemine tebligat çıkararak, tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde varsa malın son iki yıl içinde yapılan, yoksa icra dairesince takdir edilen kıymetinin yüzde kırkı üzerinden, tarifeye göre belirlenen yedieminlik ücreti mahsup edildikten sonra bakiye tutarı ödediği takdirde malın mülkiyetinin kendisine devredilmesine karar verileceğini, aksi halde müteakip fıkralara göre işlem yapılacağını ihtar eder. Bu fıkrada belirtilen şartların oluştuğunun ve varsa bakiye tutarın yediemin tarafından ödendiğinin tespiti halinde icra dairesi, malın mülkiyetinin yediemine devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı icra mahkemesine gönderir.
Sicile kayıtlı mallar bakımından yedieminin malın mülkiyetinin devrini kabul etmemesi halinde icra dairesi, Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketine tebligat çıkararak, tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, 30/6/2021 tarihli ve 7330 sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca belirlenen hurda bedelini ödeyeceğini bildirmesi ve bildirimde bulunduğu tarihten itibaren üç ay içinde hurda bedelini ödemesi şartıyla malın mülkiyetinin Şirkete devredilmesine karar verileceğini ihtar eder. Bu fıkrada belirtilen şartların oluştuğunun ve hurda bedelinin ödendiğinin tespiti halinde icra dairesi, hurdaya ayırma işlemlerini tamamlayarak malın mülkiyetinin Şirkete devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı icra mahkemesine gönderir.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca malın tasfiye edilememesi halinde icra dairesi, malın mülkiyetinin bedelsiz olarak Türkiye Kızılay Derneğine devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı icra mahkemesine gönderir."
Özetle; daha detaylı ve kademeli şekilde düzenlenen tasfiye usulü uyarınca söz konusu mal masrafları ödenip sahibi tarafından teslim alınmadığı takdirde öncelikle rehin hakkı sahibi mal üzerinde rehinden kaynaklı haklarını kullanmaya davet edilip bu hak kullanılmadığı takdirde mal açık artırma ile satışa çıkarılacak ve satış mümkün olmazsa malın mülkiyetinin devri, ilgili masraf ve bedellerin ödenmesi karşılığında ilk önce yediemine sonrasında Makine ve Kimya Endüstri A.Ş'ye teklif edilecektir. Son olarak bu da mümkün olmazsa malın mülkiyeti bedelsiz bir şekilde Türkiye Kızılay Derneği'ne devredilecektir.
II. ARABULUCULUK KURUMU AÇISINDAN GETİRİLEN DÜZENLEMELER
A. Arabuluculuğa Elverişli Konular Genişletilmiştir:
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ("Arabuluculuk Kanunu")'nun 17. maddesinin devamına eklenen 17/B maddesi ile bir taşınmazın devri veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin meselelerin 1 Eylül 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek bir biçimde arabuluculuğa elverişli olduğu düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle ilgili önemli bilgiler şöyledir:
Tarafların yazılı olarak kararlaştırması ve arabulucunun bu kararı tutanak altına alması halinde arabulucunun talebiyle, arabuluculuk süreciyle sınırlı olmak ve konulduğu tarihten itibaren üç ayı geçmemek üzere tasarruf yetkisinin kısıtlandığına dair tapu siciline şerh verilecektir. Bu şerh, tarafların anlaşamaması veya tarafların şerhin kaldırılması konusunda anlaşması halinde arabulucunun talebiyle, üç aylık sürenin sonunda ise kendiliğinden kalkacaktır.
Arabuluculuk anlaşma ile sona erdiği takdirde, bu anlaşma tutanağının icra kabiliyeti olması için taşınmazın bulunduğu Sulh Hukuk Mahkemesi’nden şerh alınması gerekmektedir.
B. Zorunlu Arabuluculuğa Tabi Davaların Kapsamı Genişletilmiştir:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ("TTK")'nın 5/A maddesinde ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ("İş Mahkemeleri Kanunu")'nun 3. maddesinde yapılan değişikliklerle bu kanunların kapsamına giren itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarının da zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu belirtilmiştir.
Arabuluculuk Kanunu'nun 18(A) maddesine; menfi tespit davalarında zorunlu arabuluculuğun borçlular açısından doğuracağı sonuçların ortadan kaldırılması amacıyla 17. fıkra eklenmiştir. Bilindiği üzere İİK'nın 72. maddesi icra takibinden önce açılan menfi tespit durumunda borçluya teminat karşılığında takibi durdurma imkanı sağlamaktadır. Öte yandan yeni düzenleme ile arabuluculuğun menfi tespit davası için dava şartı olması İİK m.72’nin borçluya tanıdığı bu hakkı fiilen kullanmasını güç kılacaktı. Zira bu halde, alacaklı olduğunu iddia eden bir kişi icra takibi başlatabilirken, borçlu menfi tespit davası açmadan önce arabuluculuk sürecinin sonuçlanmasını beklemek zorunda kalacaktı.
Bu nedenle işbu değişikliğin olumsuz sonuçları olabileceğinden, Arabuluculuk Kanunu’na “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından sonra, başvuran taraf aleyhine uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak icra takibi yapılması durumunda, başvuran tarafın bu takibe karşı son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde 2004 sayılı Kanunun 72 nci maddesi uyarınca menfi tespit davası açması ve talep etmesi halinde 2004 sayılı Kanunun 72 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanır.” hükmü eklenmiştir. Bu değişiklik sayesinde borçlu arabuluculuk sürecinin devamında yahut sonunda menfi tespit davası açtığında, sanki icra takibinden önce dava açmışçasına muamele görebilecektir.
Arabuluculuk Kanunu'nun 18. maddesinin devamına eklenen 18(B) hükmüyle dava şartı arabuluculuğun kapsamı genişletilmiştir. Bu düzenleme ile;
• kira ilişkisinden kaynaklı uyuşmazlıklar,
• taşınır ve taşınmazların paylaştırılması ve ortaklığın giderilmesi,
• kat mülkiyeti,
• komşu hakkıyla ilgili uyuşmazlıklar
1 Eylül 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek bir biçimde zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmaktadır.
Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda İİK uyarınca yapılan ilamsız icra yoluyla tahliyeye ilişkin hükümler zorunlu arabuluculuğa tabi olmayacak ve örneğin itirazın kaldırılması davası, arabulculuk şartı aranmadan açılabilecektir.
Arabuluculuk anlaşma ile sona erdiği takdirde, bu anlaşma tutanağının icra kabiliyeti taşıması için taşınmazla ilgili uyuşmazlıklarda taşınmazın bulunduğu, diğer hallerde ise arabulucunun görev yaptığı Sulh Hukuk Mahkemesi’nden şerh alınması gerekmektedir.
C. Ticari Konulardaki Sulh Anlaşmasının İcra Edilebilirlik Şartları Kolaylaşmıştır:
Arabuluculuk Kanunu'nun 18/4 hükmünde yapılan değişiklikle, ticari uyuşmazlığın taraflarının varacağı bir sulh anlaşmasının mahkeme onayı olmaksızın icra edilebilir ilam niteliğinde sayılabilmesi için tarafların imzasını taşıması zorunluluğu terkedilmiştir. Sadece avukat ve arabulucu tarafından imzalanmış da olsa sulh anlaşması mahkeme onayı olmaksızın icra edilebilir olacaktır.
Comentarios